top of page
Vizyon

 

Psikiyatri temelde insan davranış, düşünce ve duygularında meydana gelen, etkilenen bireylerin sosyal ve mesleki işlevlerinde bozulmalara sebep olan, normal durumdan sapmaların tanı ve tedavisi ile ilgilenen bir tıp bilim dalıdır.

 

Duygu, düşünce ve davranışlarımız; beynin farklı bölgelerinin sorumlu olduğu bizi diğer canlılardan ayıran, insan yapan işlevlerimizdir.  Buna göre  psikiyatri beyin işlevleri ile ilgilenen bir disiplin olmalıdır.

 

Dünyada, 21. yüzyıl beyin yüzyılı olarak kabul edilmiş ve beyin işlevlerinin ve bozukluklarının hem tanı hem de tedavisinde devrim niteliğinde değişikliklerin olacağı bir dönem olarak görülmektedir.

 

Tıbbın diğer alanlarına kıyasla psikiyatri bir bilim dalı olarak henüz daha gelişim evresindedir. Yıllardan bu yana hastalıkların tanısını öznel (subjektif) kriterler ile koymakta ve takip etmektedir. Elbette bu uygulamalarında  geçerliliği ve güvenilirliği kabul edilebilir sınırlardadır. Ancak psikiyatrininde artık bilimin bize sağladığı yeni olanaklardan faydalanmasının da zamanı gelmiştir.

 

Nöromodülasyon tedaviler (TMS/TMU/tDCS), nörofeedback uygulamaları, bilişsel rehabilitasyon tedavileri ve diğer yenilikçi terapi ve rehabilitasyon yöntemleri ile alternatif sayılabilecek meditasyon, zihin çalışmaları, diyet değişiklikleri, metilasyon  temelli psikiyatrik tedaviler son 10 yılın psikiyatri, psikoloji ve nörobilim alanınında en çok araştırmanın yapıldığı alanlardır. Bu yenilikçi yöntemler konusundaki araştırmaların bu denli artmasının en önemli gerekçesi , psikiyatrik sorunların tedavisinde kullanılan ilaçlar hakkındaki önümüzdeki 20 yılda devrim niteliğinde bir değişikliğin olmayacağı gerçeğidir.

 

Genel olarak psikiyatride iki temel akım hakimdir. Bunlardan birincisi “Dinamik” ikincisi ise “Biyolojik” akım olarak bilinir. Ben temelde birbirini destekleyen ancak pratikte göz ardı edilen bu her iki yaklaşımdan da yararlanılması gerektiği kanısındayım. İnsanı bir bütün olarak ele almanın çok önemli olduğu kanısındayım.

 

Dinamik” yaklaşım, hiçbir patolojik durumun durup dururken, kendiliğinden ortaya çıkmadığını savunur. Bu yaklaşım benim için ise; sosyal bir varlık olarak insanı anlamada kullandığım ve oldukça benimsediğim bir yaklaşımdır.  Aslında dinamik yaklaşım son bozukluğun geçmişteki öngörücelerini anlamaya ve aslında en son oluşan duruma bütüncül bir bakış sağlamamıza olanak veren oldukça etkin bir akımdır.  İşte o öncülleri ve öngörücüleri her birey için ayrı  ayrı anlamak ve tanımak dinamik psikiyatrinin temel ilkelerini bilmeyi ve kullanmayı gerektirir.

 

Ancak insanı sadece psikolojik bir varlık olarak tanımlamanın yanında tüm bu normal dışı durumun beyin işlevlerindeki bozulmalardan kaynaklandığı argümanın dan  yola çıkan “Biyolojik” yaklaşım da oldukça etkin bir akımdır. İnsanın biyolojik olduğu gerçeğinden uzak durarak insanı ve onda meydana gelen değişimleri anlamak, haliyle mümkün değildir.

 

Ancak bu iki yaklaşım bir birlerinin düşmanı değil aslında tamamlayıcısıdır. Neticede psikolojik terapilerle de psikiyatrik ilaçlarla de temel hedeflenen şey bozulan beyin işlevlerini normale döndürmektir.

 

Tüm bu bilgilerden yola çıkarak benim vizyonum, insanı biyo-psiko-sosyal bir bütünlük içinde, bütüncül olarak, kendine özgü bir birey olarak dinamik ve biyolojik verileri ışığında anlamak ve ona yardımcı olmaktır. Bunu yaparken nörobilimin bize sağladığı yukarıda bahsettiğim yenilikçi tanı ve tedavi yöntemlerininde mutlaka hastaların ve danışanların hizmetine sunmak için elimizde fazlası ile bilimsel veri olduğunu düşünüyorum.  Nörobilim temelli tanı ve tedavilerin  bilinen terapi ve ilaç tedavilerinin yerine ya da yanına mutlaka kullanılması gerektiği kanaatindeyim.

 

Cumhur Taş

 

 

bottom of page